9 Ekim 2016 Pazar

Araba ile Yunanistan - Makedonya - Bulgaristan turu

          
            5 kişilik araba yolculuğu (Ben , eşim , kızım , oğlum , ve kardeşim)

            Merhaba,  ben Serkan. Profesyonel bir gezgin değilim , hele ki facebookta üyesi olduğum bir kaç gezgin grubundaki arkadaşların yanında yurt dışı seyahatinden bahsetmek haddime bile değil ama ilk defa yurt dışına çıkacakların ön yargılarını kırmada ve ilk adımı atmalarında belki yardımım olur düşüncesiyle bir şeyler yazayım dedim.  Bu yazı da yolculuğun planlanması ve yolculuk süreci ile ilgili işinize yarayabilecek ya da en azından fikir verebilecek şeyleri aktarmaya çalışacağım.

            Yolculuk öncesi hazırlıklar:     Öncelikle araç ile çıkılması için uluslararası (beynelmilel) ehliyete ihtiyacınız var. Geçen yıl çıkarken ne yazık ki 420 lira verip bu ehliyeti gümrük kapısında almıştım. Bu yıl şanslıyız ki yeni ehliyetler imdadımıza yetişti. Yani ehliyetiniz eski tip ise hemen değiştirin , bu ehliyetle yurtdışında araç kullanabilirsiniz.
             Yeşil sigorta: Bizim burada kullandığımız trafik sigortasının yurtdışı versiyonu ve mutlaka yaptırmalısınız. Gümrükte bu sigortayı beyan etmek gerekli. Bununla ilgili bilgiye  ve fiyatlara buradan ulaşabilirsiniz. 
             Gümrükte de kişi başı 15 liralık yurt dışı çıkış harcı ödüyorsunuz. Bunu ilgili bankalardan önceden de alabilirsiniz ama gümrükte ödemek mümkün. 
             Eşya konusunda çok şey yazılabilir ama gidiş amacı önemli ve de herkesin ihtiyaç duyabileceği şeyler  ya da öncelikleri farklı olacaktır. Mesela; yol üzerinde sahil kasabalarında denize girmek isterim derseniz malum deniz malzemeleri lazım. Yürüyüş bol miktarda olacağından rahat kıyafet ve ayakkabılar mutlaka olmalı. Rahatlık önemli çünkü güzel görüneceğim diye gereksiz sıkıntılar çekmeyin , sizi nasılsa kimse tanımıyor ve de uzun yolculuklarda pişman olmak istemezsiniz. Çok eşya almamaya , temel ihtiyaçlarınızı almaya özen gösterin. 
             Olmazsa olmazlar arasında iyi bir fotoğraf makinası , şarj cihazları , gerekli olabilecek ilaçlarınız. (çocuklar için ateş düşürücü , ağrı kesici , ishal ilaçları ve varsa kullandığınız ilaçlarınız) , kişisel eşyalarınız  bakım gereçleri (diş fırçası-macun , tırnak makası ,sabun vs).
Gittiğiniz yerin şartları sinek ilaçları ve ya sinek kovucu gerektirebilir. 
            *** Mutlaka tuvalet kağıdı ve ıslak mendili alın veya gittiğiniz yerden edinin.(tavsiyem burdan götürmeniz , hem ülkem kazansın hemde ucuz :) )  Yurt dışında taharet musluğu yok !!!
Aracınızda yer varsa ve şartlarınız uygunsa su ve bazı gıdaları stok yapmakta fayda var. Malum domuz eti veya başka sebeple midenizi bozmak istemiyorsanız özellikle de çocuklar için dikkat etmelisiniz.
            Mutlaka önceden EURO almalı ve bozuk para bulundurmalısınız.  Kendinizce mutlaka para ve pasaport vb gibi şeyler için güvenlik önlemleri alın. Ayrıca gideceğiniz yeri yakınlarınıza bildirin ne olur ne olmaz. Pasaport fotokopilerini çalınma ya da kaybolmaya karşı mutlaka ayrı bir yerde bulundurun (Biz cep telefonu ile fotoğraflayıp ayrıca fotoğrafları maillerimize yolladık)
            Gideceğiniz yerlerle ilgili gezi sitelerini inceleyip tavsiye ve gerekli bilgileri not almakta fayda var. Google haritalarda da fotoğraflara ulaşabilirsiniz.
            ***** Google çeviri ve Google haritaları  mutlaka cep telefonunuza yüklemenizi öneririm. Haritalarda gideceğiniz lokasyonları yükleme yapıp çevirim dışı (internetsiz) navigasyon olarak kullanıyorsunuz ki biz gideceğimiz adrese kapı önüne kadar onun sayesinde gittik. En büyük yardımcımız oldu. Çeviri için de aynı yöntem geçerli yani Yunanca - Makedonca - Bulgarca ve de İngilizce paketlerini yükledik. Programın özelliği örneğin Yunanca bir tabela gördünüz , programda kamerayı açıp tabelaya tuttuğunuzda çevirerek gösteriyor ya da Türkçe konuşup yazılı ve sesli olarak çeviriyor ve karşı tarafında Yunanca konuştuğunu Türkçe'ye çeviriyor. 

******* Yurt dışına çıkışa dair bilgileri TC. DIŞ İŞLERİ BAKANLIĞI web sayfasından okumak için buraya tıklayınız ,  ayrıca sorularınız varsa mail yoluyla sormaktan çekinmeyiniz. 

            YOLA ÇIKIŞ

         
            Zamanı iyi değerlendirmek için ve de yoğunluk olmaması için gece yolculuğunu tercih ettik. Bursa'dan gece 02:00 gibi yola çıkıp Lapseki - Gelibolu feribotu ile İpsala'ya sabah erken saatlerde ulaştık. 9 günlük bayram tatili dolayısıyla erken ve önlerde olmamıza rağmen gümrük sahası dışında uzun bir kuyruk vardı ki bizden sonra arkamıza gelenler çok daha uzun kilometrelerce kuyruk oluşturdular. Yaklaşık 2,5 saatlik bir bekleme ile Yunanistana girebildik. 
          :)  Bu arada uzun süre bekleyince tuvalet sorun oluyor buna dikkat. Çünkü bir vatandaş poposunu tutarak yanımızdan geçti ve adam çok sıkışmış baksanıza diye gösterecekken sıkışmış kelimesini diyemeden aaaa!!!  sı.tı dedim. Şortundan kahverengi sıvılar süzülmeye başladı. :) !!!!
İpsala sınır kapısı

Kipi sınır kapısı

            Gümrük sahasına girince burada mola verebilirsiniz , ihtiyaçlarınızı giderip DUTY FREE de alış veriş yapabilirsiniz.
            DİKKAT!!!! Yunanistan'a girdiğinizde Selanik'e kadar uzun ve güzel bir otoban var ancak yol üzerinde bizde ki gibi benzinlik ya da dinlenme tesisleri yok. Mutlaka İpsala civarında depoyu doldurun ve ne olur ne olmaz gümrük sahasında ihtiyaçlarınızı giderin. Ola ki yolda ihtiyacınız olduğu;  çok nadir olarak tuvalet parkingleri var ancak sadece tuvalet ve oturup dinlenmek için, bunun dışında benzin için otobandan çıkıp yol kenarlarında ki şehir ve kasabalara girmek ve tekrar yolu uzatarak otobana dönmeniz gerekli.


YUNANİSTAN

             GÜMÜLCİNE:      Gümrükte ki uzun süren işlemler nedeniyle 11:10 da Yunanistan'a girdik ve programımızın epey gerisinde kaldık. Bu yüzden Dedeağaç'a (Alexandroupoli) için ektra zaman harcayamadan içinden geçip Makri üzerinden otobana döndük ve Gümülcine'ye (Komotini) geldik. Buraya geçen yıl da iki kere geldiğimizden BİZİM MEKAN oldu.  Türkçe konuşuluyor ve geleneklerimiz yaşatılıyor. Gece yolculuğundan dolayı zaman-mekan kavramını yitirince Kurban bayramının yaklaştığını bize burası hatırlattı ,  geçen yıla göre yoğun bir kalabalık vardı ve anlam verememiştik sonra gördük ki herkes kahveci , şekerci , kuruyemişçi dükkanlarında uzun kuyruklar ile bayram hazırlığında. Bizim 80-90 lar tarzında dükkanlar dolu. Dükkanlarda yazılar Türkçe. Kahvaltımızı burada öğle yemeği ile karışık yaptık. KingFood diye bir yer orada meşhur. Tombik döner tavsiye edilir , bizim kumpir tezgahlarında gördüğümüz bir sürü malzeme burada döner için var. Dönerden daha çok malzeme seçebiliyorsunuz ve ekmeği kapatamıyorsunuz. Türk çarşısında rahat rahat gezip yiyip içebilirsiniz. Geçen yıl geldiğimizde SULTAN kebapta yemek yedik. Gayet lezzetli ve hesaplı , Gümülcine köftesi önerimizdir , diğer tüm lahmacun pide tarzı şeyler var ama oraya gidipte yerel lezzetleri denemek daha uygun olacaktır.
              Gümülcine kahvesi almadan gelmeyin. Kahveci Şerafettin meşhurdur çünkü Bursa Olay TV de bir röportajı çıkmış ondan sonra işleri açılıp yürü ya kulum moduna girmiş. Öğrendik ki Kahveci MUSTAFA daha da iyi biliniyor ve kalabalık bir müşteri potansiyeli var. Aslında hak yememek lazım hepsi iyidir mutlaka , bu saydıklarım popüler olanları , yani hani lüks restoranlar vardır ama esnaf lokantalarında müthiş lezzetler oluyor ya o hesap.
                  ÇUKUR KAHVE'de çay içebilirsiniz ancak pahalı , sahibi de kurnaz , iki laf edelim tavsiye alalım dedik ne sorduysak adam aynısını satıyor , kahvemizi de balımızıda adamdan aldık :)  (çay 1 euro).

 

Kahveci Şerafettin

              Gümülcine'den çıkıp yola koyuluyoruz. Acaba güzel bir deniz bulup girer miyiz ve orada bir gece geçirir miyiz diye oradaki vatandaşların tavsiyesiyle FANARİ'ye gidip bir bakalım dedik. Ancak çok extra bir yer gibi görünmedi , daha güzel yerler olduğunu bilerek geri yola döndük. Otoban kavşağına geldiğimizde otobana girmek yerine daha önce internetten keşfettiğim Gümülcineye 10 dakikalık mesafede Poliantho köyüne uğradık. burada köyün hemen Selanik tarafı çıkışında Bizans köprüsü var , mükemmel bir doğa ve manzarası var , uzun uzun gezmek isterdik ama zaman kısıtlı.


         
            Yunanistana 3. gelişim ancak hiç İskeçe'yi gezme fırsatımız olmadı. Bu gezimizde de zaman sorun olmaya başladı. İskeçeye girdik ancak zamansal hesaplar tutmayınca içinden şöyle bir geçip Kavala'ya yola çıktık. Küçük çaplı da olsa bir yeri gezmek için en az 3-4 saat gerekli , büyük yerlere de bir kaç gün şart.

           KAVALA  :  Kavala Taşöz'e feribotlarında kalktığı bir liman kenti.(Taşöz'e Kavala'dan daha önce olan Keramoti kasabasından daha kısa ve daha ucuza geçiliyor). Henüz Taşöz'e hiç gitmedik inşallah başka bir zaman planlayacağız.  Kavalada Osmanlı izleri oldukça fazla , İstanbulda'ki gibi su kemeri dikkat çekici. Kaleye çıkıp gezmek lazım , iskelede de bir kahve içmek keyifli. Denize girmek için de bir sürü alternatifi var ancak biz ısrarla HALKİDİKİ yarım adası diyoruz.


Kıbrıs yazısı canımızı sıktı

 
Kavala'ya gelip KAVALA KURABİYESİ almadan dönmeyin. Burada Türkçe'de konuşuluyor ve en güzeli de içeri girer girmez 3 tane kocaman çay sebili ve istediğin kadar içebiliyorsunuz ücretsiz. :)  Bu dükkanın Kavala'da büfe şeklinde şubesi de var


            İskeçe gibi Drama'ya da uğramak istedik ancak zaman bizim için sorun oldu. Çünkü geceden yola çıktık , hiç uyumadık yolla beraber gezdiklerimizle de yorulduk ve akşam olmak üzereydi. Selanik'e gece insek Hotel aramak vs sorun olacaktı. Geçen yıl aynı durumla karşılaştığımızda akşamı yol üzerinde Halkidiki başlangıcı olan koyda STAVROZ'da 1 gece geçirmek durumunda kalmıştık. Bu sene de en azından biliyoruz diye şansımızı aynı yerde deneyelim dedik. Yer buluruz bulamayız derken şansımız tuttu ve aynı yerde üstelik aynı odada kaldık. Geceliği 35 euroya 5 kişi kaldık.  Kaldığımız yerin altı pizzacıydı yemek işini hallettik ve hemen uyumaya odaya çıktık. Ertesi sabah burada denize girer miyiz diye hemen arkamızda kalan sahile bir tur atmaya gittik. Erken saatler ve sezon sonları dolayısıyla sakindi ve güzel olmasına rağmen girmeye , toplanmaya vs vs üşendik denize girmeyip kahvaltı edip Selanik'e yola koyulduk.


           SELANİK   

                Selanik deyince bizim aklımıza önce ATATÜRK EVİ geliyor. Dolayısıyla şehre girince navigasyon bizi direkt oraya çıkardı ancak bu şehir trafik olarak İstanbul'u aratmıyor ve otopark ciddi sıkıntı. Paralı dahi yer bulmak sorun. Bu gün pazar olduğu için sakin bir gün sayılırdı ve epey dolaşsak bile sonrasında bir sokak arası bulduğumuz için kendimizi şanslı saydık. Hemen yürüyerek Ata'mın evine geldik. 9 gün bayram tatilinden dolayı epey kalabalıktı. 3 kere gezdiğim halde heyecanım ilk gün gibiydi. Ayrıca Türkiye Konsolosluğu ve Atatürk Evi bitişik , aynı bahçedeler ama içeriden bir duvar ve kapı ile ayrılmış. Girişin hemen karşısında çay ikram eden hediyelik eşyacı var , magnet , biblo , çanta vs satıyor , çay müşteri çekmek için ama pek düzgün diyemem.



         Atatürk evinden sonra yürüyerek fuar alanı , sahil Beyaz Kule , , kordon boyu , Aristo meydanı gibi bir güzergah ile daire çizdik. Fuar varmış bilmiyorduk , bu yüzden Fuar alanı ve o tarafın yolları oldukça kalabalıktı.
Bu tablo size bir yerden tanıdık geliyor mu , evlerin üstü hep böyle....

       Fuar dolayısıyla o kadar dolaşmamıza rağmen kalacak boş ve uygun yer bulamadık. Tüm hoteller doluydu , boş 1-2 yer bulduk ki bunlarda yıldızlı hotellerdi ve pahalıydı. Neyse ki akşam bizi yemeğe davet eden Dimitrios Giorge ve ailesi evlerinde bizi mükemmel bir şekilde ağırlayarak misafir ettiler. Geçen yıl geldiğimizde tanıştığımız aile ile çok güzel bir dostluğumuz oluştu.  Sabah harika bir kahvaltının ardından bizi yolcu ettiler.  Zaman kısıtlı olunca ve de yer sıkıntı olunca biz de yolumuza devam etme kararı verdik. Ancak Selanik için 1 gün asla yeterli değil , en az 2 gün kalıp tavernalarında sirtaki yapmak , sokaklarında kaybolmak , kafelerinde gezmek ve şehri doya doya yaşamak şart. Bu yüzden aklımız Selanik'te kalarak önceden planladığımız METEORA köyüne yola koyulduk.


      METEORA

        Uzun ve yorucu bir yol , dağ , tepe , bayır ve bir sürü tünellerle İpsala'dan başladığımız otoban Selanik'ten sonra devam ediyor , aynı otobandayız anlayacağınız. Selanik yolun ortası sayılır. Otobandan Grevana şehrine gelince ayrılıyorsunuz , dağ yolları ve bol virajlı ama çok harika bir manzara eşliğinde 1 saat kadar yol alınca Kalabaka'ya geliyorsunuz. Buraya sabah saatlerinde gelmek   ya da 1 gece kalmak lazım. Biz öğleden sonra anca ulaşabildik ama manastırlar 16:00 ve 16:30 gibi kapanıyormuş. Çok değişik ve harika manzaralar olduğundan bol fotoğraf malzemesi var. bilgi için buraya bakınız. 

Bu yavruyu manastırın birinde gördük ama ne olduğunu çözemedik. minicik ve duvarda da yürüyor , yavaş hareket ediyor bizden de kaçmıyordu.
               Öğleden sonraya kalmamızdan dolayı manastırların kapanış saati geldi  ve de hava sağlam kapatıp yağmur yağmaya başladı. Yolda da bir kaç gün önce seller yaşanmış ve yola fazlaca toprak kaymaları olmuş. Burdan Makedonya'ya geçeceğiz , karanlığa kalacağız bir de yolda yağmurdan sıkıntı olmasın diye apar topar yola koyulduk. Otobana tekrar dönüp geriye doğru yol almaya başladığımızda yağmur bitmişti. Otobandan Makedonya istikametine ayrıldık.


MAKEDONYA

           Öncelikle Makedonya'ya girerken güzel bir ilgi gördük , bayramdı ve bayramımız bile kutlandı. Görevliler pasaport , ruhsat ve yeşil sigorta ve İYİ BAYRAMLAR kelimelerini biliyorlar. Genel olarak Türkleri seviyorlar. Makedon Denarı para birimi ve burası Türkiye'ye göre özellikle de yeme içme konusunda ucuz.

BİTOLA (MANASTIR):   

            Hava kararma moduna yavaş yavaş girerken Manastırda şimdi ki adı Bitola'daydık. Yol yordam bilmememize rağmen önünde durduğumuz binanın Atatürk'ün okuduğu Askeri Okul olduğunu düşündük ve haklı da çıktık. Mesai bitmeden girebildik. Hepimiz 5 euroya girdik içeri. Atatürk için özel bir bölüm hazırlanmış burada ve yoğunluk sadece orada , diğer taraflarda Makedonların tarihi bir kaç olayını anlatan eserler var ama çok da bir şey beklemeyin. Atatürk bölümünde ve müzede bolca fotoğraf çekildik ve hatta görevli bizi okulun iç avlusuna da aldı.
  
              Müzeden çıktığımızda akşam olmuştu,  daha Ohrid'e gideceğiz ve kalacak yer bulacağız ama buraya da bir daha gelme şansımız yok , gelmişken görelim dedik. Uzun bir çarşısı var , türküsünde de söylenen havuz ve çeşmesi var , Bize garip gelen kapitalizmin her yeri kendi istediği şekle sokmuş olmasıydı. Nedense eskiden beri Makedonlar yerel bir görünümle gelirdi gözümün önüne ancak cadde boyunca sosyetik ve Amerikan vari görünmeye çalışan bir sürü genç kafelerde çakılıydı. Starbucks , LC Waikiki ..... Bizim ilgimizi İstanbul dönercisi ve çaycısı çekti en çok , NEDENSE .. :)


!!!!!!!!!! DİKKAT!!!!!!!!! Bu ülkede google haritalara yani bizim kullandığımız haliyle navigasyona güvenmeyin. Ayrıca yollar belirli yerlerde berbat , bir sürü yerde yol yapım çalışmaları var ve hız yapmamanız hem aracın zarar görmemesi hemde ceza yememek için önemli.
            Makedonya saati bizim 1 saat gerimizde , telefonlar otomatik güncelliyor. Saat 22:00 gibi Manastır'dan yola çıktık , Google haritalarda OHRİD yazdık gayet güzel şehirden bizi çıkardı fakat fakat nedense bizi ana yoldan çıkardı. (Ana yol dediğim de bir gidiş bir geliş tekli yol). Köy içlerine doğru ve dağa tırmanmaya başladık. Yol gittikçe ıssız ve daralmaya başladı. İyice köy yolu hatta traktör yolu moduna girmeye başladı , karşıdan araç gelse yol verecek alan yok. Tarzanca o saatte bir köylüye yolu sorduk Ohrid dediğimiz anda ooo yanlış yoldasınız geri dönün , benzinlikten sola sapın dediğini anlayabildik.  Döndük benzinlikten sola saptık , tabelalarda Ohrid'i görebildik ve onu takip etmeye başladık ama hala navigasyon eski yolu gösteriyorken belirli bir noktada normale döndü. Ancak yol anormale döndü bu sefer de , bir sürü yol yapım çalışmasında geçtiğimiz kasabaların ara sokaklarına vermişler yolu , neresi nereye gidiyor yine belli değil. Plakalardan Ohrid'e ait olduğunu düşündüğümüz  (OH) araçların peşine takıldık. Medeniyetten tamamen çıkıp ışık , ses , çevrede ağaçtan başka nesnenin olmadığı kesseler kimsenin ruhunun duymayacağı yerlerdeyiz , doğru dürüst araçta geçmiyor. Epey tedirgin olduk (Tedirginliğe hiç gerek yokmuş aslında ama bilmemek insanı korkutan şey) Yol birden çizgi şeklinde asfalttan bol çukurlu toprak yola döndü , eyvah dedik yine yanlış yerlerdeyiz ve etrafta hiç araba ve soracak kimse yok. Mecburen çok ağır çukurlara düşmeden gitmeye çalışırken bizi sollayan ve karşıdan gelen bir kaç araç görünce ne olursa olsun bu yoldan devam edelim dedik. 3-4 km sonra tekrar asfalt oldu ve tabelalar doğru yolda olduğumuzu gösteriyordu.

            OHRİD

        Saat  23:00 küsür gibi Ohrid'e geldik ve derin bir oh çektik. İnanılmaz da yorgun ve açız , hemen bir park yeri bulup  kalacak yer aramaya koyulduk. kısa bir sürede 35 Euroya bir oda bulduk , gayet güzel ve meydanda merkezde üstelik her ne hikmetse yine altı pizzacı :). Yemek faslını da halledip hemen dinlenmeye çekildik. Genelde söylerken OHRİ diye söyleniyor.
       Sabah erken kalkıp çocuklar uyanana kadar kısa bir çevre turu yaptım , bana göre çok güzel bir yer. Sokak araları , göl kenarı , çarşısı vs gezilecek çok yeri var ama maksimum 2 gün yeter burası için , sonrası tekrara biner.  Yer yer Türk plaka araç dolu ve esnafın büyük çoğunluğu Türk veya Türkçe konuşuyor , halkta bizleri seviyor.  Hemen meydanda MİGROS marketin şubesi RAMSTORE  var ihtiyaçlarımızı karşılamak için herşey elimizin altında. Halk bankası ve atmleri de var , Türkçe yazan bir sürü dükkan var. Yiyecek için TÜRK çarşısında güzel ve ucuz yerler var , gayet lezzetli ve bol kepçe.  Mesela 5 kişilik serpme kahvaltı ve extra omletlerimizle bolca çayımız bize hesaplarımıza göre 55 liraya geldi. İstanbul çaycısı var , içelim dedik ama bizim çayı tutmuyor tadı. Köfte 5 lira gibi bir paraya geliyor ki içinde 10 tane var ve bir kişi bitiremeyebilir , Ohrid salatası mutlaka deneyin.

Ohrid sokakları

Yol evin altından geçiyor.
Kaldığımız yerden meydan ve göl.
YUGO

Sokak lambaları hepsi böyle
Ohrid kalesi

Ohrid'ten Üsküp'e yola çıktık , yol boyunca hemen her yerleşim yerinde camiler gördük ilginç olan tüm camilerin minaresi aynı. Yolun belirli kısımlarında yapım çalışmaları var genelde tek şerit gidiş geliş , bol dağlık ve ormanlık alandan geçiyorsunuz , bir noktadan sonra her şeyi yeşil algılıyorsunuz. bir noktada otoban başlıyor ancak enteresan bir mantıkla otobandan çıkmadan 10-15 km sonra bir daha gişe ve yine para alıyorlar çıkmadan 30-40 km sonra yine para , sonra yine , sonra yine..... ve her defasında ücret farklı.    !!!! Yanınızda Makedon dinarı bulundurun euro olarakta ödeniyor ancak kurnazlar euro alınca Makedon dinarından çok daha fazlasını tahsil ediyorlar.

         ÜSKÜP (SKOPJE):

            Üsküp'e otobandan çıkıp şehir merkezine kavuşmak için uzuuun bir yol katederek girdik. Nereye gidilir nerede durulur bilmeden etrafta dolaşıp yer aradık , otopark sorun hatta ceza yedik , az sonra yazacağım.
            Üsküpte nehir şehri ikiye bölmüş , bir tarafta Makedonlar hakim ve şehrin modern ve bakımlı yüzü , diğer taraf Türk ve Arnavutların mahallesi , 80 ler 90 lar burada hala bitmemiş gibi.  Nereye baksanız heykel görüyorsunuz , bir noktadan sonra bayıyor. Tahminimizce yakın zamanda protesto falan olmuş ki bir çok yerde heykel ve mekanlarda boyalar var ,  bir de her yer inşaat , biraz manzarayı inşaatlar bozuyor.
           Türk mahallesinde karnımızı doyuruyoruz , pazar yerinden biraz alış veriş yapıyoruz , fiyatlar bize göre oldukça ucuz. ülkeden artık çıkacağımız için elimizdeki Makedon paralarını tüketmeye çalışıyoruz.


       !!!!!DİKKAT!!!!!   Üsküp'te otopark sıkıntısı büyük ve resmen tuzak kurmuşlar.  Uzun arayışlar sonunda bir park yeri bulduk , bizim gibi bir sürü araç park etmiş , park şeritleri de ve levhasıda olan bir yerde çıkan aracın yerine girdik. 3 saat kadar dolanıp geri geldiğimizde uzaktan çekici üzerinde beyaz bir aracı gördüğüm anda jet hızıyla yetiştim. Abartmıyorum 3-4 saniye ile kurtardım. aracı yükleyip otoparktan çıkarken önlerine durdum.  bir sürü dil döktüm ama adam olmaz diyor , çekici parkında indireceğim. Çevreden bir yardım sever gelip onunla epey birşeyler konuştu , en sonunda ikna etti  , polis cezası yazılmadan sadece çekici ücreti ödeyerek alabilirsin dediler. bizim takım orada kaldı ben çekiciye bindim aracı almaya gittim. gittiğim yerde benim durumumda ve isyan eden bir sürü Türk vatandaşı vardı. Şanslıymışım ki ben 50 Euro ile kurtardım.  Diğerleri 50€ çekici + 150€ polis için park cezası üstelik onun için de post ofis ya da banka koşturmak zorunda kaldılar.  Aracı aldıktan sonra ki sıkıntım bizimkiler nerede ve nasıl bulacağım. geldiğim yol tek yöndü ve ne kadar yerleri belirlesem de geri dönüş yolu yoktu. artık o sıkışık ve berbat akşam trafiğinde karambole bizimkilerin olduğu sokağa çıkabildim.

****** OTOPARK için uygulama şöyleymiş , park edilen yerde tabelada açıklıyormuş ama biz fark etmedik. bulunduğun yerin bir kodu varmış ve o kodla araç plakanı tabelada yazan yere mesaj atıyormuşsun ve senden SMS ile 2 € tahsil ediyorlarmış , iyi de bu bizim gibi yabancılar için çok saçma bir uygulama değil mi , dil yok telefonumuz orası ile uyumlu değil...

        Üsküp'te yediğimiz ceza keyfimizi kaçırıyor ve zaten burada ki son durağımızdı diyerek oyalanmadan Bulgaristan'a yola çıkıyoruz.  Üsküp ile sınır arası yol çok güzel değil , bol tırmanışlı , virajlı ve bozuk zeminler var , doğal olarak yavaş gidiyoruz , sınıra geldiğimizde hava kararıyor. Sınırda işlem ağır yürüyor ve epey bir bekliyoruz , bulgar tarafında daVİNYET denen bir uygulama var bizim taşıt pulu gibi bir pul alıp cama yapıştırmanız gerekiyor. Haftalık , aylık , 3 aylık .... vs , bu pul otoban parası yerine geçiyor , yapıştırmazsanız cezası var. Sınırda biraz da bunu alabilmek için oyalandık.

         Niyetimiz Sofya'da geceyi geçirip ertesi gün orayı gezip gece mece demeden Türkiye'ye dönmek.  Bayram ve anne baba ziyareti sebebiyle istikametimiz LÜLEBURGAZ ve sınıra 1 saat mesafede o yüzden gece de olsa fazla yolumuz yok diyoruz.
        Ancak  Sofyada saat 23:00 gibi olduğumuzdan ve önceden bir hazırlığımız olmadığından kalacak yer bulamıyoruz , nerelere bakmamız gerektiğinide bilmiyoruz. Zaman da kısıtlı olduğundan ve geçen yıl Filibe , Hasköy,  Kırcaali'yi gördüğümüzden bir daha burası için ayrıca gelmeye sebebimiz olsun deyip Türkiye'ye yola koyuluyoruz. yaklaşık 12 saatlik sürekli ve yorucu bir yolculukla eve geliyoruz.

**** BULGARİSTAN'dan gece transit geçip yol aldığımızdan burada gördüklerimizi önce ki gezilerden anlatacağım

            BULGARİSTAN 

          2015'te Yunanistan dönüşüne Edirne Pazarkule'den giriş yaptık ve bu kadar gelmişken buradan Bulgaristan'a da uğrayalım dedik. Bulgaristan'a ilk girişimiz ve Lüleburgaz'dan bir akrabam bize öncülük etmek üzere sınırın ötesinde bir benzinlikte bizi bekliyor  , Vinyet ve benzin aldıktan sonra iki araç ilerliyoruz. 35 Dakikalık bir yolculuğun ardından Harmanlı kasabasında kenar bir yerde duruyoruz , işleri varmış ve biraz beklememizi söylediler. Beklediğimiz yerde eski ve kullanılmayan bir kaç bina ve hizbe yapılanmalar var , yanımızdan dilenci kılıklı birazda ürkütücü bir sürü tip gelip geçiyor , tedirgin olduk. dedik ki Bulgaristan böyle bir yerse yol yakınken dönelim , hiç boşuna sıkıntı olmasın. Meğer o bölge Suriye'den ve çeşitli yerlerden gelen sığınmacıların yeriymiş , o metruk binalara yerleşmişler , buradan çıkıp Haskovo'ya geçince derin bir oh çekiyoruz.

          HASKOVO (HASKÖY)

               Haskova yemyeşil şirin bir şehir , çok hoşumuza gitti. Burada halam , oğlu ve ailesi , diğer halamın torunu gibi akrabalarım yaşıyor , onları ziyaret ediyoruz. 

        KIRACAALİ - CHERNOOCHENE (Karagözler)

             Hasköy - Kırcaali arasında Chernoochene yani Karagözler bulunuyor , burada babamın kardeş çocukları ve doğduğu köy bulunuyor.  Akrabalarımızı ziyaret ettikten sonra köklerimizin izinde 45 yıldır babamın da görmediği doğup büyüdüğü ev ve köye gidiyoruz. 

Yıkılmadan önce ki son hali
Karagözler 

Kırcaali barajı
Arda boyları
Mantar kayaları

           FİLİBE (PLOVDİV)

              Filibe kültür ve sanat şehri , burayı çok beğeniyoruz ve kesinlikle kalmalı bir şekilde tekrar gelmeliyiz diye düşünüyoruz.  İstiklal caddesi gibi uzun ve güzel bir caddesi var , hava sıcak fazla kimse yok ama duyduk ki burası gece hareketleniyormuş. Burası öğrenci şehri , caddenin sonunda Osmanlı camisi ve Türk kahvehanesi var , çay , tulumba , muhallebi gibi bize özgü şeyler mevcut.
devamında da Filibe'nin en güzel kısmı OLD TOWN başlıyor.
Dünya küçük , Bursa'dan öğretmen arkadaşımla Filibe'de karşılaştık.  

veee......



Sonunda bitirebildim , sorularınız varsa elimden geldiğince yardım etmek isterim.

gitarci@yahoo.com


LÜTFEN DİKKAT !!!  Fotoğraf ve yazıları izinsiz kullanmayınız...
                            

1 yorum:

  1. Gezdiğiniz yerler ve fotoğraflar süper anlatım da çok güzel olmuş Genç ve yakışıklı arkadaşın bisiklete olan ilgisine bayıldım ,,,,,,,, Yeni fotoğraf ve gezi notlarınızı bekliyoruz, Bir sonraki gezi notları için Güneye doğru inmenizi tavsiye ediyoruz,,,

    YanıtlaSil